Bir Fabrika Günlüğü /Röportaj…

Bu haftaki röportajımda İşçi ve İşveren İlişkilerini konu almak için yola çıkarak; yakın bir arkadaşımın işletmesinde görevli olduğu 310 kişiye istihdam sağlayan bir tekstil fabrikasını seçtik ve konuk olduk. Resmi olarak İstanbul içerisinde gözüken, ama neredeyse dışında sayılabilecek kadar uzakta bir yerde,  Arnavutköy/Haraççı semtindeki bir fabrika.

erkon
Çalışanlar ve İdari amirleriyle sıcak ve samimi bir hasbihal gerçekleştirerek çalışma ve sosyal hayatlarındaki zorlukları, işçi ve işveren ilişkilerindeki olumlu ve olumsuz yönleri ve çalışma şartlarını konuştuk. Güzel ve bilgilendirici sohbetlerimiz oldu. Çalışanlar olarak çok fazla çeşitliliğe sahip bir yerdi. İstanbul’un taşra köylerinden gelen Romen’lerden tutun da, Suriye’deki katliamdan canını kurtarıp yeni bir hayata başlamak için yola koyulmuş soluğu bu fabrikada almış vasıfsız eleman olarak ekmeğini taştan çıkaran Arap gençlerden, doğudaki köylerimizden buraya yerleşmiş Kürt kökenli vatandaşlarımıza, çeşitliliğin olmazsa olmazı laz vatandaşlarımız vs. Ayrıca, hemen hemen hepsi oldukça duygusal. Fabrikada arabesk şarkılar çalınıyor, istek üzerine arabesk müzik daha revaçta kalıyor. Gün içerisinde sabah 8, akşam 6 buçuk mesailerinde 3 kere paydosları var: İkisi 15’er dk. Öğleyin, yemek arası 1 saat. Çalışma saatlerinin de oldukça fazla olduğunu, bundan dolayı da, ailelerine çok az zaman ayırabildiklerini, sosyal hayatlarının az, yahut hiç olmadığını; hobi, eğlence, dinlenme vs. kavramlara yabancı kaldıklarını belirttiler. Basında yer alan çoğu şeyi takip edemediklerini, Türkiye’deki gündemden, gelişen olaylardan dahi çoğu zaman habersiz olduklarını; ama –ne tezattır ki?- aktif sosyal medya kullanıcıları olduklarını da öğrendik.
İlk röportajı fabrikada Modelist asistanı olarak çalışan üniversite mezunu bir bayan arkadaşımız Şule Hanım ile yaptık.
 *İşinizden memnun musunuz?
- Ülkemizde yüzde yüz işinden memnun olan bir insan olduğuna inanmıyorum. %70 oranında işimden ben de memnunum diyebilirim. Tabii, normal olarak hayat şartları, çevresel faktörler ve kısmi olarak da sıkıntılarımız oluşmakta.
*Mesleğinizde hayatınızı etkileyen olumlu veya olumsuz faktörler nelerdir?
- Hayatımda evet mesleğimi etkileyen faktörler var. Beni en çok etkileyen unsur: stres. Stres oluştuğu zaman insanlara karşı sert ve abartı ve üzücü davranışlarım olabiliyor. Stresle çok fazla baş edemiyorum. Sıkıntıya gelemiyorum. Tabii, bunu tekstile bağlamakta doğru olmayabilir. Bu tür sektörlerde bu durum mevcut. Olumlu yönleri de var muhakkak. Mesela böyle 300 insanın çalıştığı bir mekân, birçok yeni insan ile tanışmama, hem fiziksel olarak hem de dünya görüşleri ve hayat şartlarını tanımama aracı oldu. Yaşantıma bunun çok etkisi oldu.
*Peki, iş ve aile hayatınız içerisinde sosyal hayatınızı ne derecede yaşıyorsunuz?
- Bunu genel olarak değil de benim kendi yaşantıma dair soruyorsanız benim sosyal hayatım çok azdır. Hatta yok denilebilecek kadar az. Kendimi asosyal olarak tanımlıyorum. Çalışmadığım zamanlarımı evde, ailemle vakit geçiririm. Daha çok ev ortamında olmakla beraber sosyal hayatta yaptığım pek bir aktivite yok. Kendi iç dünyamda gezinirim. Araştırmayı sevdiğim için aktif olarak internet kullanırım. Çok fazla gezip tozmam.
*Peki, Sosyal Medya kullanımınız?
Evet, bir çok mecrada hesaplarım var, aktif olarak kullanıyorum diyebiliriz..
*Peki, çalışma hayatına dönecek olursak tekrar, Sizce Küreselleşen Ekonomi içerisinde gelişmekte olan Teknoloji işçi ve işveren ilişkilerini nasıl ve ne derecede etkiliyor?
- Bizim bölümümüzde elde uygulanan bölüm çok az; toptan verileri program üzerinden kullanıyoruz. Teknoloji geliştikçe ve iş kolaylaştıkça çalışanlar ve yöneticiler arasında bir robotlaşma oluyor. Haliyle de daha çok insanların iletişimi azalıyor. Her şeyi teknik olarak halletmeye çalıştıkları için samimiyet kalkarak çalışanı anlamama durumu ortaya daha çok çıkıyor.
*Son olarak çalışma hayatıyla ilgili söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
- Her insan ayrı bir dünyadır ve her yöneticinin yönetim tarzı farklıdır. Yönetici ile çalışan arasındaki ilişki çok kişisel bir mevzudur. Her insan ayrı ayrı incelenmeli; çünkü psikolojik etkenler farklı olabiliyor. Her insanda aynı sonucu doğurmuyor, genel olarak söylemek gerekirse çalışan kesim daha çok her zaman eziliyor.
fuat
Fabrikanın makine parkurunda imalatta çalışan bir diğer deyimle işin mutfağındaki başka bir çalışan Fuat Bey ile konuştuk. “Röportaj yapabilir miyiz?” sorumuza sıcak bakmasa da sohbet eder gibi aldığım bilgileri paylaşmak gerekirse; asgari ücret karşılığında çalışmanın zorluklarını, yaşadıklarını ,803 TL olan (yeni yıldaki zamlarla 846 TL olacakmış, 43 liralık bir teselli) asgari ücretin, geçinmek için yeterli bir tutar olmadığını söyledi. Sabah 8 akşam 18,30 olan çalışma saatleri ile ilgili de şikayette bulundu. 9 saatlik çalışmanın çok olduğundan yakınarak, tekstilin çalışmak için gürültülü ve stresli bir ortam olduğundan bahsetti. Sabahtan akşama kadar aynı makine üzerinde kafa kaldırmadan sürekli aynı işi yapmanın insanı robotlaşmaya ittiğinden bunun da sosyal hayatlarına olumsuz etkiler bıraktığını tanımlarken,çalıştıkları ortamın alabildiğine stres yüklü olduğunu, sağlık açısından zor şartlarda çalıştıklarını belirterek, steril edilmeyen ortamların varlığından yakındı. Asgari ücretin yetersiz olduğunu tekrar tekrar belirterek, fabrikadaki diğer tüm işçilerin asgari ücretin miktarını az bulduğuna da değinelim.. Çalışan işçiler arasında sadece 6-7’si üniversite mezunu.
 
-İdari bölümden sohbet ettiğimiz Zekeriya Bey ile de kısaca “Modernleşen dünyada teknolojik gelişmelerle birlikte değişen işçi ve işveren ilişkilerini ne derecede etkilediğini” sorduk. Cevap olarak verdiği bilgiler de şöyleydi.
 Modernleşen dünyada iş dünyası da teknolojik olarak gelişiyor şüphesiz. Artık otomat makinalar girdi hayatımıza. Nedir bu otomat makinalar? Eskiden 3-4 kişilik kalifiye elemanın ustalık ve sanat gerektiren becerileri ile diktiği şekillendirdiği ceketin operasyon alanlarından çoğunu artık bu teknolojik cihazlar yapıyor. Hem hatasız hem daha seri bir şekilde randıman alıyoruz. Üstelik kullanımı da kolay. Sanatkâr terzilerin değil de okul çağını yeni bitirmiş genç bir vasıfsız elemanı başına koyduğumuzda 1 hafta içinde verim alabiliyoruz. Tabii, teknolojideki ilerleme bu şekilde olunca bu işçi-işveren ilişkilerinde de değişime yol açtı. Bu cihazlar artık işverenin elini kuvvetlendirmiş durumda. Eskiden kalifiye eleman sıkıntısı çekildiğinden işçi patronuna karşı daha cesur ve istediklerini alma noktasında daha baskın olan taraftaydı. Şimdi durum değişti. Ama tabi ne kadar işçi-işveren olarak kategorize edilsek de sonuçta hepimiz insanız ve insan olmanın gerekliliği çerçevesinde karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörülü olarak çalışıyoruz.
Röportajda Emeği geçen;
Zekeriyya ,M.Melikşah Polat,Fuat ve Fatma Şule’ye  Gençtime adına teşekkür ederiz..
Aişe Hümeyra /Gençtime

http://www.genctime.com/bir-fabrika-gunlugu-roportaj.html

Yorumlar

Popüler Yayınlar